Türk Medline
Dokran

DİZ OSTEOARTRİTİ OLGULARINDA FONKSİYONEL DİZ AĞRISI DEĞERLENDİRME YÖNTEMLERİNİN İNCELENMESİ

MURAT ERSÖZ, İNCİ YANIKOĞLU, SEVİM ERGÜN

Türk Geriatri Dergisi - 2001;4(2):69-72

SSK Ankara Hastanesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Kliniği - Ankara

 

Yaşlı popülasyonda ortaya çıkan fiziksel yetmezlik veya işlev bozukluğu önemli bir halk sağlığı sorunudur. Diz osteoartriti yaşla sıklığı artan çok yaygın bir hastalıktır ve önemli bir disabilite nedenidir. Yapılan çalışmalarda diz osteoartritinde, disabiliteden ağrı ve kuadriseps kas güçsüzlüğünün sorumlu olduğu belirlenmiş, özellikle diz ağrısı ile fiziksel yetmezlik arasında yaşla belirginleşen bir ilişkinin varlığı bildirilmiştir. Gelişmiş ülkelerde geriatrik popülasyondaki bireylerin giderek daha ileri yaşlara kadar yaşaması, bu grupta sıklığı artan diz osteoartriti ve diz ağrısına bağlı fiziksel yetmezliğin giderek daha önemli bir sorun olarak karşımıza çıkacağını düşündürmektedir. Osteoartrite bağlı diz ağrısının incelenmesi ve tedavi amaçlı girişimlerin etkinliğinin izlenmesinde geriatrik yaş grubuna uygun, fonksiyonel kısıtlanmaya neden olan ağrıyı değerlendiren, güvenilir ve basit yöntemler gereklidir. Bu çalışmada, diz osteoartritinde, ağrı nedeniyle bozulan ve fiziksel yetmezliğe neden olan ayağa kalkma, ayakta durma, yürüme, merdiven çıkma gibi transfer fonksiyonlarında kullanılan temel hareketler olan diz fleksiyonda ve diz ekstansiyonda iken tüm vücut ağırlığının bu dize aktarımı fonksiyonel ağrının değerlendirilmesi için seçilmiş, hareketler sırasında oluşan ağrı vizüel analog skala, sözel ağrı değerlendirme yöntemi ve davranışsal cevabın değerlendirildiği yöntemlerle incelenmiş ve yaşlı popülasyonda hangi yöntemin güvenilir olduğu araştırılmıştır. Yaş ortalamaları 61.86 ± 9.58 (aralık 45-76) olan 9'u kadın, 5'i erkek 14 hastanın 28 dizi iki araştırmacı tarafından incelenmiştir. İki araştırmacının ölçümleri arasında, vizüel analog skala yöntemi hafifçe öne çıkmakla birlikte, her üç yöntemde de birbirine yakın, anlamlı korelasyon katsayıları gözlenmiştir. Farklı hasta grupları ve farklı klinik-poliklinik çalışma koşullarına göre, her üç yöntemin sağladığı avantajlar göz önüne alınarak en uygun olanın seçilmesi klinisyene kolaylık sağlayacaktır.