Türk Medline
Dokran

ÇÖKKÜNLÜĞÜ OLAN KADINLARDA BİLİŞSEL ÇARPITMALAR: SÜREKLİ Mİ, ÇÖKKÜNLÜK DÖNEMİNE Mİ ÖZGÜDÜR?

SEDAT BATMAZ, SİBEL KOÇBIYIK

Journal of Cognitive-Behavioral Psychotherapy and Research - 2015;4(3):147-152

Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları AD, Tokat

 

Amaç: Beck’in geliştirdiği bilişsel kurama göre çökkünlüğün ortaya çıkması ve devam etmesinde bilişsel çarpıtmalar önemli aracılar olarak görülmektedir. Bu çarpıtmaların olumsuz otomatik düşüncelere benzer şekilde çökkünlük dönemi süresince mi yüksek kaldığı, yoksa işlevsel olmayan tutumlara benzer şekilde süreklilik arz ederek çökkünlük dönemi dışında da sebat mı ettiği araştırılmamıştır. Bu çalışma ile bu eksikliğin kapatılması amaçlanmıştır. Çalışmanın varsayımı, çökkünlük dönemi gerileyip de yeniden iyilik haline dönüldüğünde bilişsel çarpıtmaların sıklık ve şiddetinde bir gerileme olacağıdır. Yöntem: Araştırma için Mart 2012 - Mart 2013 tarihleri arasında Balıkesir Devlet Hastanesi, Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve Mersin Devlet Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Bölümleri’ne ayaktan başvuran ve çalışmaya katılmayı kabul eden kadın hastalar ve onlara eşlik eden kadın yakınlarına MINI yapılandırılmış tanı görüşmesi uygulanmıştır. DSM-IV-TR tanı ölçütlerine göre yüz yetmiş sekiz Majör Depresif Bozukluk, yüz altmış sekiz iyileşme döneminde olan Majör Depresif Bozukluk tanılarını karşılayan hasta ve herhangi bir eksen - I tanısı almayan yüz yetmiş yedi sağlıklı gönüllüden oluşan toplam beş yüz yirmi üç katılımcı sayısına ulaşılmıştır. Katılımcılara görüşmeciler tarafından çökkünlük belirtilerinin şiddetini sorgulayan Depresif Belirti Envanteri - Klinisyen Versiyonu uygulanmış ve katılımcıların Bilişsel Çarpıtmalar Ölçeği’ni doldurmaları istenmiştir. Ayrıca katılımcıların demografik verilerini sorgulayan bir form görüşmeciler tarafından doldurulmuştur. Toplanan veriler SPSS for Windows v17.0 kullanılarak istatistiksel olarak incelenmiştir. Bulgular: Araştırmaya dahil edilen gruplar yaş, medenî durum ve eğitim düzeyi açısından farklılaşmadı. Çökkünlük şiddeti puanları açısından gruplar birbirinden ayırt edilebildi, en yüksek puanı değerlendirme anında çökkünlük dönemi içerisinde olanlar, en düşük puanı ise sağlıklı gönüllülerin oluşturduğu grup aldı. Bilişsel çarpıtmaları sorgulayan ölçek puanları açısından da, kendini suçlama alt ölçeği ortalama puanları hariç olmak üzere, benzer sıralama elde edildi. Bilişsel çarpıtmaların (kendini suçlama ile ilgili olanlar hariç) çökkünlük dönemi dışında da iyileşme dönemine girmiş bile olsalar çökkünlük yaşamış hastaları sağlıklı gönüllülerden ayırt ettiği görüldü. Kendini suçlamayla ilgili çarpıtmalarda ise çökkünlük dönemleri dışında sağlıklı gönüllülerle benzer puan alındığı, dolayısıyla çökkünlük dönemine bağımlı bir yükseklik görüldüğü anlaşıldı. Sonuç: Araştırmanın sonuçları bilişsel çarpıtmalardan kendini suçlama alt ölçeği dışındaki çarpıtmaların bir kişilik özelliği olarak çökkünlük dönemi dışında da yüksek kaldığını, bu açıdan terapide benlik algısı, çaresizlik, umutsuzluk ve yaşamı tehlikeli görmeyle ilgili çarpıtmaların özellikle ele alınması ve iyilik hali sağlanması sonrasında da bu alanlardaki çarpıtmaların yakından takip edilmesi gerektiğini düşündürmektedir. Kendini suçlamayla ilgili çarpıtmalar ise çökkünlük dönemine bağımlı olarak yüksek kalmakta ve iyilik hali sağlanmasıyla birlikte düzeyinde düşme ortaya çıkmaktadır. Araştırmanın bu kısmında klinik uygulamaya dair olası yansımalar da tartışılmıştır. (Bilişsel Davranışçı Psikoterapi ve Araştırmalar Dergisi 2015; 3: 147-152)