Türk Medline
ADR Yönetimi
ADR Yönetimi

COVID-19 PANDEMİSİ VE PANDEMİ SONRASI DÖNEMDE YOĞUN BAKIM ÜNİTELERİNDE YATAN HASTALARDA ANTİMİKROBİYAL TÜKETİMİ VE ENFEKSİYONLARIN ÖZELLİKLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI

HÜLYA ÇAŞKURLU, AHMET NACİ EMECEN, BEGÜM BEKTAŞ, FERDA YILMAZ İNAL, RAVZA GÜNDÜZ, SEVİM GÜNGÖREN OCAK, YASEMİN ÇAĞ

Mediterranean Journal of Infection Microbes and Antimicrobials - 2024;13(1):1-10

İstanbul Medeniyet University Faculty of Medicine; Göztepe Prof. Dr. Süleyman Yalçın City Hospital, Clinic of Infectious Diseases and Clinical Microbiology, İstanbul, Turkey

 

Giriş: Yoğun bakım üniteleri, şiddetli akut solunum yolu sendromu Koronavirüs-2 pandemisi sırasında şiddetli vakaların tedavisinde önemli hale gelmiştir. Hem invaziv prosedürler hem de immünosüpresif ilaç kullanımı sekonder enfeksiyon riskinin artmasıyla ilişkilendirilmiştir. Bu çalışmada, pandemi dönemini pandemi sonrası dönemle, yoğun bakım ünitesindeki hastalarda antibiyotik kullanımını, enfeksiyonların tipini, kültür pozitifliği ve direnç paternlerini karşılaştırmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Hastanemizdeki yetişkin yoğun bakım ünitesinde takip edilen hastalar retrospektif olarak iki grupta değerlendirildi. Grup 1, COVID-19 pandemisi sırasında 01.12.2020 ile 01.05.2021 arasındaki hastaları içerirken, Grup 2, pandemi sonrası 01.06.2021 ile 01.11.2021 arasındaki hastaları içerdi. Bulgular: Pandemi sırasında pandemi sonrasına göre antibakteriyel (%100’e karşı %92,7, p=0,003) ve antifungal kullanım (%33,3’e karşı %10,7, p<0,001) oranları istatistiksel olarak daha yüksek idi. Ek olarak, birden fazla sınıf antimikrobiyal ilaç kullanımı ve antiviral tüketimi pandemi sırasında pandemi sonrasına göre daha yaygın olarak bulunmuştur (p<0,001). Hastaneye kabulden antimikrobiyal tedaviye geçen süre, antimikrobiyal tedavi süresi ve toplam hastanede kalış süresi pandemi sırasında pandemi sonrasına göre istatistiksel olarak daha uzun olarak gözlemlendi. Kültür pozitif endotrakeal aspiratlar (ETA) pandemi sırasında pandemi sonrasına göre daha yaygın olarak bulunmuştur (%56’ya karşı %42,1, p=0,019). Pandemi döneminde ETA’da Klebsiella spp. üreten hastaların oranı pandemi sonrası dönemdeki hastalardan daha yaygın olarak bulunmuştur (%19,1’e karşı %7,3). Kan kültürlerinde Stenotrophomonas maltophilia, Klebsiella spp. ve Candida spp. pandemi döneminde pandemi sonrası döneme göre daha yaygın olarak bulunmuştur. İki zaman dilimi arasında metisiline dirençli Staphylococcus aureus enfeksiyonu (p=0,473), metisiline dirençli koagülaz negatif Staphylococcus enfeksiyonu (p=0,263) veya üçüncü nesil sefalosporin dirençli (p=0,658) ve karbapenem dirençli Gram-negatif enfeksiyonları (p=0,214) olan hastaların oranında istatistiksel olarak anlamlı bir fark gözlenmemiştir. Sonuç: Çalışmamızda, antibiyotik kullanım oranlarında ve tiplerinde belirgin bir farklılık gözlemlendi. Bu farklılığın, enfeksiyon kontrol önlemlerinin titizlikle uygulanmasına ve özellikle salgın insidansının azaldığı dönemde ve sonrasında antibiyotik yönetim komitesinin artan etkinliğine atfedilebileceğini varsayıyoruz.